Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Döviz yerine altın alın” çağrısı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Döviz yerine altın alın” çağrısı, vatandaşın cebini doldurdu. Erdoğan’ın çağrısından sonra 128 liradan işlem gören 24 ayar altın yüzde 15 yükselerek 147 liraya kadar çıktı. Erdoğan’ın çağrısı üzerine dövizlerini bozdurup altın alan vatandaşlar, aradan geçen 1,5 ay gibi kısa sürede kazanmaya başladı. 2016 Aralık ayı itibariyle 125 liradan işlem gören 24 ayar altının gramı, mart itibariyle 147 liradan işlem görünce, vatandaşlar yastık altındaki altınlarını satmak için kuyumculara ve bankalara akın etti. Cumhurbaşkanının çağrıda bulunduğu zamanda altın alamayan vatandaşlar ise, altının yine yükseleceğini ümit ederek alım yapmaya devam ediyor.

DOLARIN VERDİĞİNİN 6-7 KATINI VERİYOR
Kuyumcuların altın satışlarında yüzde 20 ila 30 arasında bir artış olduğunu kaydeden Erdem, “Altın düşünce altına hücum başlar. Biz her zaman şunu söylüyoruz, bu fiyatlara aldanıp da altını satıp, gereksiz yere bekletecekseniz, bunu dolara yatıracaksınız böyle bir düşüncede olmayın. Altına yatırım yapın. 2003-2016 yılı arasında dolar aşağı yukarı 2,2 gibi yükseliş vermişken, altın 6-7 katını verdi. Altın her zaman kazandırmaya devam ediyor. Sakın dolara yönelmesinler. Altında kalsınlar, kazanmaya devam edeceklerdir” ifadelerini kullandı. Yetkililer “Bu yıl ki altın yılbaşında 125 liraydı, şuanda etiket fiyatımız 147 lira. Cumhurbaşkanımızın söylediği gibi, vatandaşlar doları bırakıp altına koşsun. Çünkü altın daima kazandırır” şeklinde konuştu

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Para biriminde altın endeksli adım atılmalı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, uluslararası döviz baskısından kurtulmak için “altın” önerisinde bulunarak, “Finans sektöründe katılımcı finans anlayışının, para biriminde hatta altına endeksli bir adımın atılmasının çok daha isabetli olacağı inancındayım. Altınla ifade ettiğimiz zaman bu para birimlerinin baskısı altında kalmayız” dedi.

“TİCARETİMİZ YÜZDE 25 ARTMALI”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İslam İşbirliği Teşkilatı Ekonomik ve Ticari İşbirliği Daimi Komitesi (İSEDAK) 32.Toplantısı Açılış Oturumu’ na katıldı. Toplantıda konuşan Erdoğan, İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi ülkeler arasındaki ticaret hacminin arttırılması gerektiğini vurgulayarak, “Önümüzdeki on yılda teşkilat içi ticarette yüzde 6 artış hedefleniyor. Bunun mütevazı bir artış olduğunu düşünüyorum. Ülkemizin potansiyelleri göz önüne alındığında bunun yüzde 25 alarak daha uygun olacağını düşünüyorum. Bu bir sınır değil. Ama yüzde 25 olmazsa olmazımız olmalı” diye konuştu.

“PARA BİRİMİNDE ALTIN ENDEKSLİ ADIM ATILMALI”

İslam ülkelerinin küresel krizlere karşı daha dayanıklı hale gelmesi gerektiğini savunan Erdoğan, “Bu bağlamda İslami Finans varlık temelli yaklaşımı ve ahlaki ilkelere verdiği önemli krizlere deva olacak çözümleri önemsiyorum. Onun için de sürekli faizsiz diye konuşuyoruz. Burada bizler uluslararası döviz baskından nasıl kurtulacağız. Bunun adımlarını atmakta fayda görüyorum. Finans sektöründe katılımcı finans anlayışının, para biriminde hatta altına endeksli bir adımın atılmasının çok daha isabetli olacağı inancındayım. İslami finans piyasasının hacmi yılda yüzde 15 büyüme gösterdi. 2015 yılında 2,1 trilyon dolara ulaştı. Biz bunları artık şu veya bu parayla değil, altınla ifade edelim. Altınla ifade ettiğimiz zaman bu para birimlerinin baskısı altında kalmayız. Bu adımı atmakta büyük fayda var. Bu sistemin potansiyelinin 7 trilyon dolar civarında olduğu tahmin ediliyor” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı’nın doları altına çevirme çağrısı ve Merkez Bankası’nın altın alım kararı kuyum sektöründe doping etkisi yarattı. Altın satışları bir haftada üçe katlanırken yastık altı 55 ton altının da ekonomiye kazandırılması bekleniyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dövizi olanlardan parasını bozdurup altın ya da TL’ye çevirme çağrısı, ardından da Merkez Bankası’nın tasarruf oranlarını artırmak için fiziksel altın alımına başlama kararı kuyum sektörünü harekete geçirdi. Dövizini bozduran vatandaş altınına hücum etti. Sabah’tan Betül Alakent / İbrahim Acar’ın haberine göre perakende altın satışları bir haftada üçe katladı. Merkez Bankası’nın (MB) kararıyla da yastık altındaki 55 ton altının ekonomiye kazandırılması bekleniyor.

Altın rezervinde;

ABD lider Ülke
Altın rezervi (Ton) ABD 8.133
Almanya 3.377
IMF 2.814
İtalya 2.452
Fransa 2.435
Çin 1.839
Rusya 1.543
İsviçre 1.040
Japonya 765
Hollanda 612.5
Hindistan 558
Euro Bölgesi 508
Türkiye 505

Yastık altındaki birikimin ne kadar olduğu konusunda kesin tahminler yapmak oldukça zor. Dünya Altın Konseyi Türkiye Ofisi Genel Müdürü Murat Akman, “11 yıldır bu işin içindeyim, bu süre içinde sadece yastık altındaki altın rakamı konusunda 800 ton ile 8 bin ton arasında tahminler yapıldığını gördüm” diyor.
Aslında döviz için piyasada konuşulan rakamlar genel olarak 15 ile 40 milyar dalar arasında değişiyor.  İstanbul Kültür Üniversitesi öğretim üyelerinden Yrd. Doç. Dr. Mesut Eren, yastık altında 100 milyar dolar döviz bulunduğunu ileri sürüyor. Capital’in  tahminleri ise geniş bir yelpazede. Buna göre, altın ve döviz olarak “yastık altında” tutulan tasarruf miktarı 25 milyar dolar ile 100 milyar dolar arasında değişiyor. Bir ekonomist, bu miktarın önemini şu sözlerle açıklıyor: “Şubat krizinden sonra IMF Türkiye’ye 17 milyar dolar kredi vereceğini açıklamış, bu da piyasalar tarafından çok olumlu karşılanmıştı. Oysa, yastık altındaki miktar bundan kat kat yüksek. Bu paranın sisteme dönmesinin getireceği etkiyi bu kıyaslama daha iyi ortaya koyar.”
“Altından vazgeçmek zor” 
Prof. Dr. Ege Cansen, yastık altındaki paranın ekonomideki dengeleri bozduğu ve faizlerin yükselmesine neden olduğu görüşünde. Cansen :”Reel ekonomi tarafına baktığımızda daha büyük bir finansal sisteme ihtiyaç olduğunu görüyoruz. Bankalarda şu anda 100 milyar dolar civarında bir mevduat var. Bu keşke 200 milyar dolar olsa. Böyle olunca, ekonomi daha hızlı döner, faizler düşer, batan firma sayısı da azalır” diyor.
Dünya Altın Konseyi Türkiye Ofisi Genel Müdürü Murat Akman, her şeye karşın altının, yatırımcıların en son vazgeçeceği bir yatırım aracı olduğu görüşünde. Akman şöyle devam ediyor: “Elinizdeki para devletin, hisse senedi o şirketin size borcudur. Ancak altın, uluslararası borsalarda değeri belirlenen bir metal. Dolayısıyla insanlar bunu hep bir felaket sigortası aracı olarak değerlendiriyorlar. Ve bu güvenilir araçtan ayrılmak istemiyorlar.”
Prof. Dr. Deniz Gökçe, mali kesimin gelişmesi için yastık altındaki birikimlerin sisteme kazandırılması gerektiğini söylüyor. Prof. Dr. Gökçe’nin konu hakkındaki görüşleri şöyle: “Yastık altında 60 milyar dolarlık altın olduğunu düşünüyorum. Bu miktarın Türkiye’nin toplam iç borcu civarında olduğunu düşünürsek, ki bu altını da dövizle ithal ediyoruz, ekonomiye zararını daha net olarak anlarız. Tabii bunun yanı sıra, kriz öncesinde 15 milyar dolar olduğu düşünülen yastık altındaki döviz miktarı da krizden sonra arttı. Altının değeri sürekli düşmesine rağmen altında vazgeçemiyoruz. Yani bu altınlar ekonominin içinde dönmüyor. Ama bu altınları mevduatta ya da en kötüsü DTH’da değerlendirsek, yani bankada tutsak, mali kesim ciddi ölçüde büyür. Böylece hem Hazine’nin finansman ihtiyacı karşılanır, hem de bütçe açığımız küçülür.”

YASTIK ALTINDAKİ “ALTIN”

Türk insanının yastık altında 5 bin ton altını olduğu tahminleri yapılıyor. Ancak 2011’den bu yana altınların ekonomiye kazandırılmasına yönelik sürdürülen kampanyada sisteme dahil olan altın miktarı 60 tonda kaldı. Yapılan Kampanyalara rağmen sisteme sokulan altın miktarının çok düşük kalması “Acaba Türk halkının elinde tuttuğu altın miktarı ile ilgili yapılan 5 bin tonluk tahminler abartılı mı” sorusunu da gündeme getirdi.

Ülkemizde hükümetin desteğiyle az olan tasarrufların artırılmasına yönelik projeler geliştirilirken, diğer taraftan yastık altında bulunan yatırımların ekonomiye kazandırılması için çalışmalar başlatılmıştır. Böylece 2010 yılından bu yana hurda altının ekonomiye kazandırılması için bankalar “Altın Günleri” uygulamasıyla yastık altındaki altınları ekonomiye kazandırmaya çalışıyor. Bankaların şu ana kadar topladığı altının parasal değeri sadece 2.5 milyar dolarda kaldı. Atalarımızın yola “Kara gün akçesi” olarak çıkmaları ile beraber zor günleri için ayırdıkları parayı, “yastık altında” tutmakla başlayan alışkanlık, zaman içerisinde büyük bir boyut kazandı. Şimdi ise milyarlarca dolarlık döviz ve altını kapsaması nedeniyle, ekonomik güç haline geldi. Uzmanların tahmini 25 milyar dolar civarındayken bugün bu meblanın 100 milyar dolar olduğunu tahmin ediliyor Ancak, açık tahminler, devasa gücü ortadan kaldırmıyor. Bununla beraber, krizle birlikte artış gösteriyor. İşin başında “Kara gün akçesi” olarak adlandırılan bu meblayı Yaşlılar “Kefen parası” olarak adlandırırdı. Zaman İçerisinde “yastık altı” faktörü büyüdü. Zor günler için ayrılan para miktarı ve yaygınlığı arttı. Nedenleri farklı da olsa, artık ülkemizde bir “yastık altı ekonomisi” gerçeği yaşanıyor. Bankacılık sektörü başta olmak üzere, sistem dışı ve  kayıtsız olarak varlığını sürdürmeyi tercih eden bu mali varlığın boyutları tam olarak saptanamasa bile, gayri safi milli hasılaya göre ciddi bir oranda olduğu tahmin ediliyor.

Bir süredir yaşanan ekonomik sıkıntılar nedeniyle, “yastık altı” faktörü yeniden gündeme geldi. Uzmanların tahminlerini esas olarak kabul ettiğimizde ortaya “yastık altını” tahmini açısından daha net veriler elde etmek mümkün. Ortaya konan veriler ise işin boyutunu gözler önüne seriyor.

Yastık altındaki “altın” Türk insanının geleneksel tasarruf enstrümanlarından biridir. Şöyle ki Türk vatandaşının tercih ettiği en garanti yöntemlerin başında geliyor. Altın açısından ortaya konan verileri inceleyecek olursak: Prof. Dr. Deniz Gökçe, yastık altında 60 milyar dolarlık altın bulunduğu görüşünde. Bu da cari fiyatlarla yaklaşık 7 bin ton altına denk geliyor. Ekonomist Uğur Civelek ise, yastık altında bin 500-2 bin ton (yaklaşık 12-17 milyar dolar) civarında altın olduğunu savunuyor. Ancak, Dünya Altın Konseyi Türkiye Ofisi Genel Müdürü Murat Akman, yastık altındaki altın miktarı için 3 bin 500 – 4 bin 500 ton (yaklaşık 30-38 milyar dolar) tahminini yapıyor. Ancak, Akman’a göre, bu altının sadece yüzde 5-10’u sisteme geri dönebilecek nitelikte. Akman, “Çünkü bunun yüzde 80’lik bölümü takı olarak kullanılıyor. Kalan yüzde 20’lik bölüm ise Cumhuriyet altını ve Osmanlı sikkelerinden oluşuyor. Osmanlı sikkelerinin önemli bir bölümü de nümizmatik olarak kabul edildiği için sisteme dönmesi çok zor. Dolayısıyla sadece 350-450 tonluk bölüm sisteme dönebilir niteliktedir” diyor.