Mücevher ihracatındaki değişime hazır mısınız?
Dünya finans otoritelerinin altının hareketlerini kontrol altına almak amacıyla madenciler, rafineriler, bankalar ve finans kuruluşlarına birçok yükümlülük getirdiğini hatırlatan Nadir Metal Rafineri Yönetim Kurulu Başkanı Abdullah Tütüncü, “Çok yakın bir zamanda mücevher tedarik zincirinde yer alanların tümü hakkında da bu yükümlülükler zorunlu hale getirilecek.” dedi.
Goldnews dergisinin Temmuz – Ağustos 2019 sayısında, Nadir Metal Rafineri Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Abdullah Tütüncü ile yapılan söyleşi
Nadir Metal Rafineri Yönetim Kurulu Başkanı Tütüncü, sektörün bu süreçten olumsuz etkilenmemesi için kuyumcuların sorumlu mücevher tedarik zinciri kapsamında dünya genelinde sektörü temsil edenler tarafından kabul gören kuruluşlara akredite olarak ve belirlenen standartlara uyum sağlamak suretiyle bağımsız denetimlerden geçerek sertifika almalarının büyük önem taşıdığını söyledi.
Ekonomi Bakanlığı verilerine göre, Türkiye dünya altın mücevherat üretiminde Hindistan ve İtalya’yla birlikte ilk üç ülke arasında yer alıyor. Altın mücevherat pazar büyüklüğü açısından ise Hindistan, Çin, ABD ve Rusya’yla birlikte dünyanın en büyük 5 pazarı arasında. Sektör, yaklaşık 35 bin kuyumcu esnafı ve 5 bin üreticiyle 250 bin kişiyi istihdam ediyor. Üretimin yaklaşık % 65’i iç pazarda satışa sunuluyor, kalanı ise ihraç ediliyor. Takının yanı sıra özellikle ziynet ürünleri, Türk toplumunda bir tasarruf aracı ve kültürümüzün bir parçası olarak yer alıyor. Bilindiği gibi çoğu ülkede altın, bankaların gözüyle bir finansal araçtır ve genellikle kayden bulundurulur. Altın işleyen, ziynet üreten ve tüketen ülkelerde ise altın, kayden banka sisteminde tutulmak yerine, kuyum esnafı ve altın ticareti yapan işletmelerde fiziki olarak işlem görüyor. Altın, çok hızlı bir biçimde paraya çevrilebilir olduğu gibi, birçok yerde para yerine de geçiyor. Altının fiziki olarak elde bulundurulması ve ticarete konu edilmesi altına para özelliği sağlıyor. Dünya finans otoriteleri, altının bu özelliğinden dolayı borsa ve bankalar dışındaki mecrayı da denetim altında tutabilmek amacıyla birçok yasal yükümlülükler üretiyor. Bu otoritelerin temel amacı, siyaset, güvenlik, hakimiyet gibi stratejik faktörler sebebiyle dünya üzerindeki para ve para yerine geçen varlıkların kontrol altında tutulması. Bu derecede önemli bir konu olan altının, kontrol altına alınması kapsamında madenciler, rafineriler, bankalar ve finans kuruluşlarına birçok yükümlülük getirilmiş ve çok yakın bir zamanda mücevher tedarik zincirinde yer alanların tümü hakkında da bu yükümlülükler zorunlu hale getirilecek.
STK’larla ortak bir çalışma yürütülmelidir!
Bu sebeple mücevher tedarik zincirinde yer alan kuyumcuların şimdiden bu müdahalelere ve yükümlülüklere karşı hazırlıklı olması gerekiyor. Dışarıdan gelecek müdahaleleri beklemeden, kuyumcuların kendi kendilerine kriterleri, standartları ve kuralları yine kendileri belirlemelidir. Bunu yaparken de Türk mücevherat sektörünü temsil eden kuruluşlarla iş birliği içinde ortak çalışmalar yapılması, dünyada var olan standartlardan istifade edilmesi, denetim sisteminin sektörün özelliğine göre oluşturulması gerekiyor.
Kuyum sektörüne yabancı olanlar tarafından getirilecek düzenlemeler, kuyum sektörünü daraltabilecek, zarar verecek şekilde tezahür edebilir. Esasen olması gereken de sektörü, sektör üyelerinin düzenlemesi, kurala bağlamasıdır. Sektörün bugün bu çalışmaları yapmaması halinde, yarın ihracat aşamasında karşımıza engeller çıkacaktır. Zira, bu zorunluluklar yabancı alıcıların da sorunudur ve onların da bu standartlara uymaları dayatılıyor, standartları sağlayamayan kişiler ve alt tedarikçilerle çalışmaları yasaklanıyor.
Sektörün bu standartlara uymaması halinde ülkemize yönelik baskılar günden güne artacak ve en sonunda dayatma şeklinde ve sektörün dışında belirlenen kurallar uygulamaya sokulacaktır. Uluslararası standartlar, esasen şu anda da ülkemiz mücevherat sektörünü etkiliyor. Kara parayla mücadele kapsamında yasal düzenlemeler mevcut ve MASAK tarafından zaman zaman denetimler de yapılıyor. Ancak, bizim bahsini ettiğimiz kapsam bundan çok daha geniştir. Zira, konu sadece kara para konusu değildir.
Konunun hassasiyeti altının dolaşımı, tedavülü, para yerine geçiyor olması ve fiziki olarak da bankacılık sistemi dışında olabilmesiyle bağlantılıdır. Sorumlu Altın Tedarik Zinciri Günümüzde mücevherat sektörüyle ilgili değişen ve gelişen konuların başında özellikle, madenden perakendeye mücevher tedarik zincirinde; insan hakları ihlalleri, suç gelirlerinin aklanması ve terörizmin finansmanına katkıda bulunma, rüşvet ve yolsuzluk, çevreye olumsuz etkiyle mücadele konuları yer alıyor. Mücevher tedarik zincirinde yer alan aktörlerin, bu konularda bilinçlenmeleri için, OECD’yle iş birliği yapan ve dünya genelinde sektörü temsil eden kuruluşlar tarafından standartlar getiriliyor, bu kuruluşlara üye olanların, faaliyetlerini bu standartlara uygun olarak yürütmeleri sağlanıyor. Gerek bu konuları düzenleyen mevzuatlara uyumun sağlanması, gerekse izlenebilirlik ve sürdürülebilirliğin madenden perakendeye kadar ulaşması için, her yıl farklı platformlarda sektör temsilcilerinin ve devletlerin ilgili bakanlık temsilcilerinin katıldığı çalıştaylar ve konferanslar düzenleniyor. Ülkemiz, OECD (İktisadi İşbirliği ve Gelişme Teşkilatı)’nın kurucu üyelerinden biri olarak, OECD çalışmalarına aktif şekilde katılıyor ve katkı sağlıyor. Dünya ekonomisinin yaklaşık dörtte üçünü üreten ülkelerin forumu olan OECD, her iki yılda bir Türkiye hakkında bir Ekonomik İnceleme Raporu ve düzenli olarak politika incelemeleri hazırlıyor.
Yayınlanan bu raporlar üzerine, ülkemizle diğer ülkeler arasındaki iş birliği ve ticari ilişkiler gelişiyor. Bu konuyla ilgili OECD’nin uluslararası alanda getirdiği düzenleyici işlemler ve aldığı insiyatif ve tavsiyelerden başlıcaları; – OECD Uluslararası Ticari İşlemlerde Rüşvetin Önlenmesi Sözleşmesi, – Kara Para Aklanmasının Önlenmesi Mali Eylem Grubu, – Kurumsal Yönetim Prensipleri’dir.
Bu kapsamda, kara paranın aklanmasına karşı mücadelede iş birliği yollarının araştırılmasını teminen OECD bünyesinde 1991 Eylül ayında Kara Para Aklanmasının Önlenmesi Mali Eylem Grubu (Financial Action Task Force on Money Laundering, FATF) tesis edilmiş, ülkemiz de, kara paranın aklanmasıyla mücadele alanında birçok girişimde bulundu. Türkiye, imzalamış olduğu anlaşmalar ve uluslararası hukuk kuralları uyarınca, OECD ve FATF tarafından belirlenen bu standartlara uyum sağlamak durumunda. Türkiye, gerek 5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun, gerekse 30.01.2018 tarihinde yürürlüğe giren 2018-32/45 Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ’le birlikte, kara paranın aklanması ve terörizmin finansmanıyla mücadele konusunda çok önemli adımlar atmış olup, özellikle de altın sektörünü doğrudan etkileyen ve düzenleyen aksiyonlar alındı. Yakın zamanda 2018-32/45 Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ’le birlikte yetkili müesseselerin yetki ve faaliyet alanları yeniden düzenlendi, izlenebilirlik ve hesap verilebilirlik adına etkin adımlar atıldı. OECD ve FATF tavsiyeleri ışığında hazırlanan bu gibi düzenlemeler, altın tedarik zincirindekileri doğrudan etkiliyor ve bu durum ivme kazanarak gün geçtikçe madenden perakendeye ulaşan geniş bir kesimi etkisi altına alıyor.
Yeni düzenlemeler herkesi etkileyecek
Türkiye’de hali hazırda sorumlu altın kapsamında mücevher tedarik zincirindekilerin büyük bir kısmının uluslararası gelişmelere doğrudan entegre olamaması nedeniyle gerekli farkındalık sağlanamıyor. Ancak, uluslararası ve yerel mevzuatlar mücevher tedarik zincirinde yer alanlar tarafından anlaşılmadığı ve uyum sağlanmadığı takdirde, ileride sektör daralacak ve kısırlaşacaktır. Halbuki, çok kısa bir zaman içerisinde uluslararası platformda yer alan bu düzenlemelere uyum zorunluluğu yerel mevzuatlarımıza girecek, madenden kuyumcu atölyelerine kadar tüm tedarik zincirinde yer alanları doğrudan etkileyecek. Bu nedenle, bu konudaki farkındalık madenden perakendeye mücevher tedarik zincirinde yer alanlar tarafından ne kadar hızlı fark edilir ve uyum konusunda gerekli adımlar atılırsa o kadar ülkemiz menfaatine olacak. Bunu gerçekleştirdiğimiz takdirde, sektörün dünya altın piyasasındaki yeri ve önemi artacak, tedarik zincirinde yer alanların hem yurt içinde, hem de yurt dışındaki pazarlarda rekabet edebilmesi, ticaretlerini yürütmeleri ve büyümeleri sağlanmış olacak. Bu kapsamda, ülkemiz mücevher ithalat ve ihracatlarının önemli bir kısmını gerçekleştiren kuyumcuların, sorumlu mücevher tedarik zinciri kapsamında dünya genelinde sektörü temsil edenler tarafından kabul gören kuruluşlara akredite olarak ve belirlenen standartlara uyum sağlamak suretiyle bağımsız denetimlerden geçerek sertifika almaları önem arz ediyor. Atılacak etkin adımlar sayesinde firmalarımız, kaydi sisteme geçiş, cep telefonundan veya elektronik parayla ödeme, blockchain teknolojisi gibi değişen ve gelişen global trendlerle birlikte varlıklarını sürdürmekle kalmayıp dünyanın her yerine satış yapabilen, her yerde ürünleri kabul edilen firmalar haline dönüşecekler. Böylece, hem ülkemize, hem de sektörümüze karşı görevimizi yapmış olacağız.